minifood Sol Sabit
minifood Sağ Sabit
Gaziantep
BIST10.641
DOLAR42.2631
EURO49.0719
ALTIN5726.6
BTC/USD103068.33
Milletvekili Melih Meriç

Milletvekili Melih Meriç

Mail: melihmericirtibat@gmail.com

Fıstığın Çığlığı

Antep’in kavruk topraklarında bir ağaç düşünün… Yaz sıcağıyla çatlamış toprağın bağrından inadına yeşeren, sabırla filizlenen bir ağaç. Her dalı, her yaprağı, üreticinin alın teriyle beslenir. Üzerinde yetişen fıstık, sofraya gelmeden önce tırnaklarla tek tek ayıklanan, güneşin altında kavrulan, gece gündüz demeden gözü gibi bakılan bir emek simgesidir.

Çiftçi tarlasına adım attığında gözleri önce toprağı yoklar, sonra cebindeki hesabı. Mazot deposu boş, fiyatlar katlanmış; gübre almak ister, bir önceki sezonun iki katı. Sulama deseniz, kuraklık kapıya dayanmış, elektrik faturaları gökyüzünü zorlar olmuş. Böyle bir tabloda çiftçinin aklına ithalat değil, direnmek gelir. Çünkü çiftçi bilir: Toprakla bağı koparsa, yalnızca geçim değil, kök de kaybolur.

Ama ne yazık ki karar vericilerin aklına başka yollar düşüyor: İthalat. Sanki uzak limanlardan gelecek bir gemi, bu toprakların susuzluğunu dindirecekmiş gibi… Oysa ithalat, kısa vadede fiyatı dengeler görünse de uzun vadede üreticinin bağını kurutur. Çünkü üretici, emeğinin değer görmediğini hissettiği an toprağını terk eder. Tarlasını terk eden her köylü, aslında ülkenin geleceğinden bir tuğla söküp alır.

Bir diğer gölge ise stokçuluk. Çiftçi ürününü elinden çıkarır, ama ertesi gün aynı ürün üç katına raflarda. Birileri alın terini ucuza kapatır, sonra karaborsada altın gibi satar. Tüketici fahiş fiyatla karşılaşırken, çiftçi yine boynu bükük kalır. İşte tam burada adalet terazisi şaşar. Stokçuluk yalnızca ticari bir oyun değil; hem üreticiye hem tüketiciye ağır bir yüktür. Bu düzenin adı kısaca sömürüdür.

Gaziantep fıstığı sadece tarımsal bir ürün değildir. Baklavanın inceliğinde kültür, ekonomiye kattığı değerle strateji, sofradaki bereketiyle kimliktir. Her fıstık tanesi, yüz yıllık bir sabrın, emeğin ve kültürün özetidir. Bu değeri ithalatla gölgelemek, kendi tarihini silmek gibidir.

Çözüm aslında apaçık ortada: Çiftçinin borçlarını ertelemek, girdi maliyetlerini hafifletmek, iklim dostu politikalarla üretimi güvence altına almak ve en önemlisi karaborsacılığın gölgesini ortadan kaldırmak. Çünkü çiftçi desteklenirse üretim artar; üretim artarsa sofralar da umutla dolar.

Gaziantep’in fıstığı, Gazianteplinin alın teridir. O alın terini ithalatın gölgesinde ezdirmemek, yalnızca çiftçinin değil, bu ülkenin ortak sorumluluğudur. Unutmayalım: Bir ülkenin bağımsızlığı bazen bir tarlada filizlenen fıstıkta gizlidir. O filiz yeşermedikçe, ne gelecek yeşerir ne de umut…

Makale Yorumları

  • Doğrucu Davut05-11-2025 15:33

    Bu kadar milletvekili içerisinde Fıstık üreticisinin halini soran yok oy zamanı gelinir ağza bir parmak bal çalınır sonrası çiftçi kendi kaderiyle başbaşa... Tüccar gelir yok pahasına fistiga çöker, fıstık çöp olur kimseden ses yok! Biraz fıstık az olsa hemen ithalat çığlığı başlar,3 kg lik baklava tepsisine 330 Gr iç fıstık konur geri kalan un ve şeker toplam maliyet, işçi ,kira 780 TL ye mal edilir ve 5400 TL ye satılırken çıt yok fıstık biraz artsa herkes cingar çıkarır bağırır çağırır. O kadar çok fıstık üreticisi artık çıkar yol arıyor ki! Ay çekirdeği, kabak çekirdeğinden daha ucuz alınıp altın fiyatına satılan fıstık...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar