minifood Sol Sabit
minifood Sağ Sabit
Gaziantep
BIST10.641
DOLAR42.2631
EURO49.0719
ALTIN5726.6
BTC/USD103068.33
KAHVE MOLASI

KAHVE MOLASI

Mail: kahvemolasi@memohaber.com

CELAL DOĞAN, “HDP BARAJI AŞACAK, AŞMAZSA DA DÜNYANIN SONU DEĞİL”

Halkın Demokratik Partisi (HDP) Gaziantep 1. Sıra Milletvekili Adayı Celal Doğan seçim çalışmalarına www.memohaber.com’da kahve içerek mola verdi.
1977 Genel Seçimleri’nde CHP’den bir dönem milletvekilliği, yine aynı partiden 3 dönem Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Celal Doğan, www.memohaber.com internet haber sitesi Yayın Koordinatörü Mehmet Taşçı ve Haber Koordinatörü Nihat Düzgün’ün sorularını yanıtlayarak, 7 Haziran Seçimleri öncesi çarpıcı açıklamalarda bulundu.  
Türkiye’nin bugüne kadar çok seçim geçirdiğini ancak 7 Haziran’da farklı ve anlamlı bir seçim geçireceğini belirten Doğan, “Bu seçimde iki başlık altında ortaya çıkıyor. Birincisi; Türkiye’deki barış süreci ne olacak? İkincisi; Türkiye başkanlık sistemini elde edecek bir seçim sonucu elde edecek mi? Bütün tartışmalar bu iki konu ekseni üzerinden yürüyor” dedi. Bu iki konunun birbiriyle ilintili olduğu kadar aynı zamanda ters konular olduğunu ifade eden Doğan,”İlintili tarafı şu; Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye’de 12 yıl Başbakanlık yaptı. O Başbakanlık görevini parlamenter demokratik sistemle yaptı. Ama şimdi, ‘Ben Türkiye’nin bu sistemde tıkandığını görüyorum. O nedenle Başkanlık sistemine geçmek istiyorum’ diyor. Başkanlık sistemiyle Türkiye’nin daha iyi hamle yapacağını iddia ediyor. Ama getirdiği başkanlık sisteminin içeriğinin ne olduğunu kendisi de, kamuoyu da etrafındakiler de biliyor” diye konuştu.

HDP BARAJI AŞACAK, AŞMAZSA DA DÜNYANIN SONU DEĞİL

HDP’nin 7 Haziran’da yapılacak olan seçimlerde kesinlikle baraj kaygısı taşımadığını iddia eden Celal Doğan, sözlerine şöyle devam etti:”Bir defa bu parti barajı rahat aşar. Eldeki dokümanlar, bilgiler yüzde 12 civarında olduğunu söylüyor. Ama bizim gözlemlerimize göre HDP’ye insan yağıyor. Gaziantep tarihinin en büyük mitingini yaptık. Ne Demirel, ne Ecevit ne de Tayyip Erdoğan Gaziantep’te bu mitingi yapamadı. Şanlıurfa’ya gidiyorsun insan seli İstanbul’da 1 milyona varan insanla miting yapılıyor. Şimdi burada barajın aşılmayacağı akıla gelmez. Velev ki oldu. Bu demokratik bir mücadele, siyasi bir maraton. Demokratik yollardan yolumuza devam ederiz. Bundan endişe etmeye gerek yok, kıyamet kopmaz. Biz Türkiye’yi normalleştirmeye geliyoruz. Türkiye’nin huzurunu mu kaçıracağız yani. O algıyı iktidar özellikle oluşturmaya çalışıyor. İnsanlardan tehdit ve şantajla oy istediğimiz söyleniyor. Bunu yaratan da Sayın Davutoğlu. Ben onların yerinde olsam size samimi söylüyorum 5 puan zaten barajı indiririm. Sıkışmışsa yardım ederdim ‘Ya gel konuşalım kardeşim, sen de mecliste bulun’ derdim. Kürt halkının temsilcileri de ‘Bize söz hakkı verilmedi, demokratik yolumuzu kapattı’ diyemez. En ufak bir şiddete başvurulduğunda ‘Daha sana ne yapacak Türk halkı gel konuş dedi parlamentoda kardeşim’ diyebilirler. Sen o hakkı vermiyorsun konuşma hakkını elinden alıyorsun ‘Benim cebime 70 tane milletvekilini avantadan milletvekili koy bende başkan olayım, kasanın tamamı bende olsun’ diyorsun. Buyur al!”

SİYASİ PARTİLER VE SEÇİM KANUNU DEĞİŞMELİ

Dünyada Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler olduğunu ve Başkanlık sisteminin demokrasiye aykırı bir şey olmadığını ifade eden Celal Doğan şunları söyledi: ”Dünyada Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler var. Başta Amerika gelir. Sonra yarı başkanlık sistemiyle ilgili Fransa var. Latin Amerika ülkelerinin çoğunda yarı başkanlık sistemi var. Bu nedenle başkanlık sistemi dediğin zaman yüzde yüz demokrasiye aykırı bir şey konuşmuyoruz. Demokrasinin içindeki bir sistemi tartışıyoruz. Bu farkındalıkla şöyle bir noktaya gelmek lazım. Acaba Türkiye Parlamenter Demokratik rejimi gerçekten bütün kurum ve kuruluşlarıyla yaşadı mı? Asla yaşamadı. Hele 1980’dan sonra hiç yaşamadı. Sebebi şu; Parlamenter Demokratik rejimde şuan ki haliyle milletvekili tayininde halkın hiçbir etkisi yok. Milletvekillerinin tüm siyasi hayatı liderlerin iki dudağı arasında. Lider, ‘Ben seni mebus yaptım, ben ne dersem o olacak’ diyor. Bu nedenle parlamenter demokratik rejimde özünde milletvekili seçimde halkın etkisini ortadan kaldırmış oluyorsunuz. O nedenle yapılması gereken birinci iş milletvekillerini genel başkanın memuru, uşağı olmaması için daha da ilerisine gidersek emir kulu olmaktan kurtarmak olmalıdır. Parlamenter demokratik rejimi milletvekili halk seçmediği yerde hele bu seçimlerin içinde yüzde 10 gibi baraj varsa onun adına parlamenter demokratik rejim demeye de hakkınız yok.”

PARLEMENTER SİSTEMİ TIKAYANLAR, SİSTEMDEN YAKINIYOR

“Türkiye’de Parlamenter sistemin tıkandığından şikayetçi olanlar dönüp kendi uygulamalarına bakmalılar” diyen Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:” Türkiye’de parlamenter demokratik rejimin bir başka özelliği kuvvetler ayrılığıdır. Yani Yasama, Yürütme, Yargı ayrıdır. Şimdi siz bana ‘Bu parlamenter sistemde bu üç ana güç birbirinden ayrı çalışıyor’, ya da ‘Bunlar kendi kişiliklerini kurumsal değerlerini korumuş ona göre çalışıyor’ diyebilir misiniz? Bana göre bunu diyebilecek kişinin samimiyeti sorgulanır.  Ülkede, Parlamenter demokratik rejimi yok sayar ve sistemi işletmeyerek ‘Bu sistem ülkeyi bu tıkadı’ diyemezsin. Sen gereklerini yapmamışsın bir defa. Yani yargı bağımsız ve tarafsız olmalı. Sistemin tıkandığını iddia edenler dönüp uygulamalarına bir kez daha baksınlar. Yasama icranın güdümünde olmamalı icrayı denetleyebilmeli. İcra bunların üzerine tahakküm kurmamalı. 

BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞILABİLİR

Celal Doğan Başkanlık sistemiyle ilgili tartışmalara ise şu yorumu getirdi:”Başkanlık sistemi dediğim gibi demokratik bir rejimdir tartışılabilir ama nasıl? Adam gibi masaya koyarsınız parlamenter demokratik rejimin Avrupa ve Amerika’daki gibi örneklerini ortaya koyarsınız, tartışırız. Ama yanında oldum olmadım değil, tartışmaya müsait bir hale getirirsiniz. Amerika’da 52 tane eyalet var. Ama ‘Efendim eyalet şart değil’ diyebilirsiniz. Ama en azından çift meclis şart. En azından yargı yüzde yüz bağımsız olmalı. Türkiye’de her şey birbirine karıştırılarak konuşuluyor. O nedenle biz önümüzü göremiyoruz. Net olmayan ortamda herkes bir şey söylüyor ve kimin ne söylediği anlaşılmıyor. Böyle bir karmaşa içerisinde gidiyoruz.”

YENİ ANAYASA, BİRİNCİ SINIF DEMOKRASİ İSTİYORUZ

Seçimlerden hemen sonra sivil demokratik bir anayasa yapılmasının zorunluluk olduğuna işaret eden Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:”Mümkün olacaksa zaman geçirilmeden sivil demokratik bir anayasasının yapılması gerekir. Bizim Halkların Demokratik Partisi olarak beklentimiz şu; biz hiçbir etnik yapıya hiçbir mezhepsel yapıya,  hiçbir cemaatsel yapıya dayanan bir anayasa istemiyoruz. Biz tamamen eşit yurttaşlık haklarını esas alan ve bu hakları da teminat altına alan bir sivil anayasa istiyoruz. Bu sivil anayasa ile eşit yurttaşlık temelinde eksiksiz demokrasiye geçeriz. Bu demokrasi sadece Kürtlere değil, Türkiye’de yaşayan bütün halklara lazım. O nedenle biz demokrasinin inşa edileceği birinci sınıf bir parlamento birinci sınıf bir demokrasi istiyoruz.” 

YEREL YÖNETİMLERİN YETKİSİ ARTTIRILMALI

Yeni dönemde, Merkezi yetkilerin mümkün olduğu kadar yerel yönetimlere devir olması gerektiğine işaret eden Doğan, devletin güvenlik, adalet gibi kurumları dışındaki yetkilerinin çoğunluğunu yerel yönetimlere devretmesi gerektiğini vurguladı. Doğan, “Eskiden belediyeler bir imar planı bile yapamazlardı. Şimdi il sınırı, belediye sınırı zaten il coğrafyasında belediye başkanları yetkili. Belediye başkanlarının daha yetkili olabilmesi için kendi kaynaklarını yaratacak, anayasada bugün yeri olmayan yaptıkları hizmetlerden ve yapacağı yatırımlardan dolayı vergi alma yetkisini olması gerekir.  Bu olduğu takdirde yani merkezi hükümetin yetkilerinin büyük bir kısmının yerel yönetime geçtiği zaman hizmetler daha çabuk yapılmasını sağlanır.” 

YÜZDE 10 SEÇİM BARAJI PUTİN’İN RUSYA’SINDA YOK

Seçimde vatandaşın oylarına ambargo konulmaması gerektiğini dile getiren Doğan, Türkiye’deki yüzde 10 barajının Rusya’da dahi kalmadığını söyledi. Doğan, “Önümüzde 12 Eylül’ün koymuş olduğu faşist iradenin yüzde on barajı var. Hiçbir demokraside yüzde on barajı olmaz. Putin’in Rusya’sında bile yüzde 7’ye düşülmüştür. Çok istisna yerlerde yüzde 3-4 olan yerler vardır. Bu barajı aşmaya çalışıyoruz. Barajı aştığımız taktirde dördüncü bir parti parlamentoya girmiş olacak. İşte aslında Sayın Cumhurbaşkanını ve Sayın Davutoğlu’nu rahatsız eden de budur. Bunlar istiyorlar ki, HDP barajı aşmasın. Halbuki yıllar önce Sayın Cumhurbaşkanı ‘neden bağımsız giriyorsunuz adamsanız partiyle seçime girin’ diyordu. Şimdi parti olarak seçime giriyoruz, bu seferde giremeyelim diye uğraşıyor.” 

HDP MECLİSE GİREMEZSE KOLTUĞUNUZDA RAHAT OTURAMAZSINIZ

AKP’nin HDP konusunda akıl tutulması yaşadığına da vurgu yapan Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Benim anlamadığım konu bu bir akıl tutulması var. Siz davanın bir tarafını parlamentoya sokmazsanız, muhatabınızı konuşturmazsanız, konuşma yolunu kapatırsanız, yüzde 9.90 almış bir milli iradeyi parlamento dışına bırakırsanız bu bir handikaptır. Koltuklarınızda rahat oturamazsınız. En fazla 6 ay sürer ve Türkiye yeniden erken seçime gitmek zorunda kalır. Onun için bu partinin parlamentoya girmesi hem demokrasinin eksiksiz olmasını hem de Türkiye’nin normalleşmesini sağlayacaktır. Gergin bir ülkede yaşıyoruz. İnsanlar varlıklıda olsa Türkiye’de mutlu değiller. Türk, Kürt, Alevi, Sünni’siyle nereden bakarsanız bakın insanlar zıtlaşmış ve ayrışmış. Bu ayrışmayı ortadan kaldıracak bir anlayışın içerisindeyim.”

TÜRKİYE’Yİ NORMALLEŞTİRMEK İSTİYORUZ

HDP’nin parlementoya girmesiyle birlikte Türkiye’deki normalleşmenin hız kazanacağına da dikkat çeken Celal Doğan, konuşmasını söyle sürdürdü:”Eğer parlamentoya girersek ülkeyi normalleştirmek istiyoruz. Bizim girmemiz halinde bir başkasının avantadan 70 milletvekili alması mümkün olmayacaktır. İktidarın yerinde ben olsam çözüm ve huzur istiyorsam şayet, HDP’nin barajı aşmak için eksik kalan oylarını veririm ve ‘Girin meclise’ derim. Normal olan budur. Hatta Türkiye’de ileride 100 bin oy alan bir partinin de bir temsilcisinin parlamentoda olması gerekir. Efendim bu yönetimde istikrarı sağlamazmış. Bunu da palavra olarak alıyorum. Sebebi de şu; Türkiye’de son 10 yılda koalisyonların olduğu dönemi mukayese ederseniz, AKP iktidarının ekonomik kalkınma hızı ortalama yüzde 3’tür. 2002’de Türkiye’de krizlerin olduğu, kasaların fırlatıldığı, esnafların yürüyüş yaptığı dönemler dahil koalisyonlarda 10 yıllık kalkınma oranı yüzde 5’tir. Yani anlatılanlar doğru değildir. O nedenle yönetimde istikrar kadar temsilde adalet de esastır. Temsilde adalet yoksa, toplumun sesi oraya yansımıyorsa bu ülkede de demokrasi işlevsel değildir. Onun için yapılması gereken iş, bu seçimde parlamentoya girecek dördüncü partinin de katkısıyla Türkiye’nin normalleşmesine katkı sunmaktır.”

SEÇİM GÜVENLİĞİ İÇİN ELİMİZDEN GELEN TEDBİRİ ALIYORUZ  

Seçim çalışmaları sırasında seçmenin kendilerini iki konuda uyarma ihtiyacı duyduğunu kaydeden Celal Doğan, sözlerine şöyle devam etti:”Halkın bizi uyardığı iki şey var. ‘Bunlar size oyun oynarlar. Oylarınıza sahip olun’ diyorlar. Yani oylarımızın başkaları tarafından gasp edileceği iddia ve endişesini taşıyorlar. Bunlar birer yalan da olabilir, şehir efsanesi de. Ama her şeye rağmen böyle bir algı var ki vatandaş bizi uyarıyor. Biz elimizden gelen her türlü tedbiri alıyoruz ama yinede bir hile söz konusu olursa mutlaka bu açığa çıkar. Vatandaşımızın bizden istediği bir başka şey de herhangi bir olayın olmaması yönünde. Provokasyon uyarısı yapıyorlar.  Bugüne kadar geldik ve Gaziantep’te çok centilmence bir seçim geçiriyoruz. Gaziantep tarihinin en centilmen seçimini geçiriyor.  Bu konuda baştan biz gereken tavrımızı koyduk. Siyasi partilerin ziyaretini, şahsi siyasetle ilgili argümanların kullanılmamasını hep ön plana çıkardık. Bu nedenle bana sorarsanız sükunet içerisinde bir seçim dönemi geçiriyoruz. inşallah bu son 3 günde bir şey olmaz.”

BAŞTAN SONA YANLIŞ BİR DIŞ POLİTİKA İZLENİYOR

Hükümetin bugüne kadar yürüttüğü dış politikanın yanlış oluşuna da işaret eden Celal Doğan, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:”Hükümetin Suriye politikası baştan sona yanlış. Daha öte giderseniz Sayın Başbakanın bütün dış politikaları yanlış. Niye? Diyeceksiniz. Bunu Sayın Davutoğlu’nu küçültmek için söylemiyorum. Sayın Davutoğlu, daha önce Sayın Gül’ün danışmanıydı. Ardından Sayın Erdoğan’a çalıştı bir ara. Sonra geldi Dış İşleri Bakanı oldu, şimdi de Başbakan. Söylenen cümle neydi? ‘Bizim komşularımızla sıfır sorunumuz olacak’, ‘Yani o kadar iyi komşu olacağız ki, aramızdan su sızmayacak, can ciğer kuzu sarması olacağız’ denilmişti. Bu sözlerin ardından şimdi iyi ilişkimiz olan komşumuz kalmadı. Ortadoğu liderliğine soyunmaya kalktı. ‘One Minute’ ile başladı, Arap sokaklarında kendisine tezahürat yaptırdı Sayın Cumhurbaşkanı. Peki şimdi ne durumdayız?  Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 5 Arap ülkesinde büyük elçisi yok. 15-20 gün önce Mısır Devlet Başkanı, Yunanistan Başbakanı, Güney Kıbrıs Devlet Başkanı bir araya gelip bölgenin sorunlarını konuşuyorlar, bizim Cumhurbaşkanı Türkiye’deki muhalefetin petrol vaatlerini itibarsızlaştırmayla uğraşıyor. Başka devlet liderleri nelerle uğraşıyor, sen nelerle uğraşıyorsun. Ortadoğu liderliği iddiasıyla yola çıkmış bir ülkenin şimdi 5 ülkede büyük elçisi yok. İşadamlarımız Arap ülkelerinde ihalelere giremiyor. Türkiye, ne yazık ki dünyadan Ortadoğu’dan tehcir olmuş adam görüntüsünde.” 

DEVLETLER İLLEGAL ÖRGÜTLERLE İŞ TUTMAZ 

Türkiye’nin özellikle Ortadoğu politikasının yanlışlarla dolu olduğunu ve bu yanlışların devam ettirildiğini kaydeden Doğan daha sonra şunları söyledi:”Biz niye karışıyoruz Suriye’nin iç işine? Buradaki iç savaş körüklendiği gibi illegal örgütlere destek veriliyor. Devletler fraksiyonlarla, gayrı meşru illegal örgütlerle iş tutmaz. Devletler, devletlerle münasebet kurarlar veya açıktan devletin hasım olduğu diğer devlete karşı kendi resmi ordularıyla mücadele ederler. Böyle bir derdiniz varsa biz çok mu zayıfız? Suriye meselesinin çözümü için IŞID’e mi muhtacız? IŞID bugün geldi Kilis’in sınırına dayandı. Kobani’de Kürtlerin bulunmasını Türkiye bir nimet saymalı. O bölge en azından 200 dolara 500 dolara kızları pazarlayan bir IŞID barbarlığı elinde değil.”

BÖLGE ESNAFI İÇİN BİR ŞEYLER YAPILMALI

Suriyeli göçmenlerin Türkiye’nin birçok kentinde sorunlara sebep olduğunu ve bu sorunların sınır hattındaki kentlerde kendini daha çok hissettirdiğini ifade eden Doğan şunları söyledi:”Suriye’den ülkemize göç eden insanlara da acıyoruz tabiî ki. Allah bu insanlara yardım etsin. Ama her halükarda buna bir formül bulunması gerekir. Türkiye’de asgari ücret  bin liraysa bu geliyor 400 liraya çalışıyor. İşyeri açanlar vergi vermiyor. Bu duruma kısa sürede çözüm bulunmalı. İşsizlikle birlikte ekonomik sorunlar baş göstermeye başladı. 15 kat trilyon devlet bu adamlara para harcadı hiç olmazsa Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş esnafından vergi ve sigorta primleri bir süreliğine alınmasın rekabette eşitlik olsun. Adam yani en azından ekmeğini paylaşmaya kalktığı Arap’la kavga etmesin. “

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar