Yaklaşık 10 gün boyunca Gaziantepliler üvezle yatıp üvezle kalktı. Kimileri olayı belediyenin yeterince ve zamanında ilaçlama yapmamasına bağladı, kimi sıcakların bitmesi nedeniyle sıcak yerlere yönelik bir akın ve istila olarak gördü.
Kimisi traktörünün arkasına taktığı ilaçlama makinesine biraz duman çıkaran ilaç koyun çektirdiği fotoğraf ve videolarla “alternatif” siyaset yaptı!
Oysa kazın ayağı öyle değildi. Üvezler salt belediye ilaçlamayı yeterince yapmadığı için ortaya çıkmadı, on yıllardır uygulaya geldiğimiz hatalar nedeniyle tabiatı bozduk. Haliyle ekosistemleri değişen diğer varlıklar da bizi bu dengeyi düzelmeye davet ediyor.
Siz bozdunuz, siz onarın, yoksa biz de huzurunuzu bozarız!
Gaziantep son yıllarda sadece sıcaklık rekorlarıyla değil, azalan yağış miktarlarıyla da dikkat çekiyor. Baraj seviyelerindeki düşüş, tarımsal üretimde yaşanan verim kaybı ve yeşil alanların giderek sararması, kuraklığın artık bir uyarı değil, acı bir gerçek olduğunu gösteriyor.
Bu tablo karşısında hem yerel yönetimlerin hem de merkezi kurumların elini taşın altına koyması kaçınılmaz. Özellikle Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Devlet Su İşleri, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Ziraat Odaları koordineli bir şekilde çalışarak kapsamlı bir Kuraklık Eylem Planını hayata geçirmeli.
Kuraklığa karşı somut adımların atılması şart. Çünkü Gaziantep gibi yarı kurak iklim kuşağında bulunan şehirlerde su yönetimi artık lüks değil, yaşamsal bir zorunluluk. Bu kapsamda; yeraltı su kaynaklarının kontrolsüz kullanımının önüne geçilmeli, yağmur suyu hasadı sistemleri yaygınlaştırılmalı, tarımsal sulamada damla sulama gibi verimli sulama teknikleri teşvik edilmeli, kuraklığa dayanıklı yerli tohum ve bitki türlerinin ekimi desteklenmeli, üniversitelerin ve bilim insanlarının da katkısıyla oluşturulacak bölgesel kuraklık senaryoları doğrultusunda erken uyarı ve izleme sistemleri kurulmalıdır.
Son günlerde vatandaşlar arasında yoğun olarak istila düzeyinde yaşanan üvez varlığı konuşuldu. Kuraklık yalnızca su kaynaklarını değil, ekosistemi de dengesizleştiriyor. Gaziantep’in birçok bölgesinde görülen üvez denilen ağaç biti istilası, bu dengesizliğin en somut örneklerinden biri. Kuruyan ağaçlar, zayıflayan bitki örtüsü ve yükselen sıcaklıklar, bu zararlılar için adeta bir “cennet” oluşturuyor. Üvezle mücadelede kimyasal ilaçlara başvurmak kısa vadeli bir çözüm olabilir; ancak uzun vadede biyolojik mücadele yöntemleri, doğal düşman türlerin desteklenmesi ve şehir ağaçlandırmasında üvezin tercih etmediği türlerin kullanılması daha sürdürülebilir bir yaklaşım olacaktır.
Gaziantep, sanayisiyle olduğu kadar tarımsal üretimiyle de Türkiye’nin önemli şehirlerinden biri. Bu nedenle kuraklığa karşı alınacak her önlem sadece bir çevre yatırımı değil, aynı zamanda ekonomik bir güvence anlamına geliyor. Kurumların aktifleşmesi, planların kâğıt üzerinde kalmaması ve toplumun her kesiminin bilinçlenmesiyle Gaziantep, bu krizi bir fırsata çevirebilir. Çünkü suyu korumak, toprağı korumaktır; toprağı korumak ise geleceği korumaktır.
Yorum Yazın